google-site-verification=bYka1tah2SVzXloWXqie62SFOzYDUg5nnTiIK195LUQ
  • Anasayfa
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/megapoldanismanlik/
    • Kozmik Enerji Eğitim ve Seminerleri
    • İzmir'de Kozmik Enerji Seansları ve Eğitim Seminerleri için Kozmik Denge Merkezi
    • Kozmik Enerji Eğitimi
    • Aysu Sürücü - Kozmik Enerji Pregrassor
    • Access Consciouness Nedir?
    • Access Bars Eğitimi İzmir
    • Access the Bars Eğitimi
    • Hayat Bana Neşe, Kolaylık ve İhtişamla Gelir
    • Access Bars Eğitimi
    • Access Bars Eğitim ve Seansları
    • Kuantum Dokunuş Nedir?
    • Uluslararası Sertifikalı Kuantum Dokunuş Eğitimi
***ETKİNLİK TAKVİMİ***
Site Haritası
MEGAPOL DANIŞMANLIK facebook

Bilinçaltı Nedir? Nasıl Çalışır?

Nedir?

Bilinçaltını
 kısaca örnekleyerek tanımlamak gerekirse; bir buzdağını düşünün. Üst kısmı bilinçli zihin, görünmeyen kısmı ise bilinçaltıdır. Bilinçaltında olanlar görünen üst kısım olan bilinçli zihne çıkarıldığı zaman da bilinç gelişmektedir.

Kimilerine göre beynimizin yüzde 3-4’ü, kimilerine göre de yüzde 9-10’u çalışmaktadır. Peki geri kalan yüzde 90-94 oranı ne oluyor? İşte bu bilinçaltıdır. Bunun anlamı da bilinçli zihnimiz farkında olduklarımızdır. Bilinçaltı da farkına varamadıklarımızdır. Bilinçli zihin yani beynimiz saniyede 5-9 adet kadar veri alabilmektedir. Bilinçaltı zihin ise saniyede 3 milyon veri alabiliyor.

Nasıl çalışır?

İnsan, anne karnında başlayarak her şeyi kaydetmeye başlamaktadır. Doğduktan sonra da ebeveynin başkalarına ve karşılaştıkları olaylara ne şekilde davrandığını kaydetmektedir. İlerleyen süreçte ilişkilerde yaşadıkları bu kayıtlar referans alınarak oluşmaktadır. Mesela, hayatta kalabilmek için en yakınlarında olan insanları modellerler. Bu davranış şekli bilinçli olmayıp bütünüyle bir güdüdür.

Beyin, 0-6 yaş aralığında edindiği tüm deneyimleri ayırt etmeksizin kaydeder. Deneyim ve duyguları birleştirip, yorumlar ve kaydeder. Bunlar görsel, işitsel ve duyusal olarak kaydedilmektedir. İkinci dilim olan 6-12 yaş aralığında yaşadığı deneyimleri 0-6 yaş döneminde oluşturulan çekirdek inançlar ile mukayese eder ve bir araya getirir. Bu çekirdek inançların doğrulanması olayıdır.



Peki ya Psikolojik Rahatsızlıklar, Sıkıntılar, Depresyon bu işin neresinde?

Psikolojik rahatsızlıkların belli büyük kısmının ana kaynağı içsel çatışmalar, olumsuz ve/veya çarpıtılmış düşünceler ve inançlar, sahip olduğumuz bakış açılarından kaynaklanmaktadır. Bu durumlarım birçoğunun nedenide bilinçaltında yatmaktadır. Hepimiz biliriz ki içinde bulunduğumuz çağda yapılan bir çok açıklamalarda hayatımızın direksiyonunda bilinçaltı oturmaktadır. Eğerki bu değişmez ise şoför(bilinçaltı) gözlüklerini çıkarmaz ve yolu olduğu gibi görmeye başlamaz ise aynı kazaları tekrar tekrar yapması çok olası olacaktır. 

Bu durumu hemen hemen hepimiz günlük yaşantımızda yaşamaktayız. Sürekli tekrar eden düşünceler, Sürekli tekrar eden korkular, tekrar tekrar aynı problemler ve duygular, tekrar eden olaylar bir türlü bitmek bilmeyen sonu gelmeyen ve yaşantımızı kısıtlayan , istediğimiz şeyleri istediğimiz gibi yapamadığımız durumlar yaşamaya başlarız. 

Elbetteki hayatın içerisinde kendimiz dışında hemen hemen hiçbir şeyi kontrol edemeyiz. Bazı şeyler bizim dışımızda gerçekleşir. Ancak burada önemli olan nokta DIŞARIDA OLAN DEĞİŞİM değildir; önemli olan bizim bu değişimlere verdiğimiz tepkiler, belli durumlar karşısında yaşadığımız korkular, duygular ve istemsiz bir şekilde zihnimize doluşan tekrarlayan olumsuz düşüncelerdir. 

Eğer ki biz bunları değiştirebilirsek Kİ BU MÜMKÜN!! Elbette ki HAYATIMIZ DEĞİŞİR.

Örneğin; kimi insan sosyal fobik olabilir. Bu kişi sosyal ortamlara girdiğinde veya belli kişilerle karşılaştığında, toplum içerisine çıktığından korku duymaya başlar. 

Duyduğu bu korkunun anlamsız olduğunuda bilir. Ama yapamaz. beceremez. O korku hala oradadır ve bir şekilde onunla başa çıkmak zorundadır. Onunla başa çıkamadığında ise onu yaşamaya başlayacaktır ve bu durum onun neredeyse tüm hayatını etkilemeye başlayacaktır.

Peki ya eğer o korkuyu yaşamasaydı nasıl olurdu?
Peki ya korku gelsede ona etki edemese nasıl olurdu? 
O korkuyu alt etmenin verdiği keyfi yaşamak nasıl olurdu?

Elbetteki çok güzel olurdu. Artık hayatı değişmeye başlardı. Özgüveni yükselir, Rahat ve kendine güvenen birisi olmaya başlardı. 

Peki bu korku nereden gelir? 

Bilinçaltımızdan. Bilinçaltı otomatik çalışır. Bir durum karşısında ne yapması gerektiğini bilir ve ona göre davranır. Çoğunluklada bu durum olaylara hakkında bilinçaltında tutulan bakış açılarıdır. 

Örnek 2:

Depresyonda olan bir kişiyi ele alalım. Bu kişi muhtemelen bir takım olumsuz duygular, düşünceler içerisinde gezinip durmaktadır. Bu durumda onun hayatını ciddi anlamda pasifize etmeye başlamakta, hatta kimi insanlarda evden dışarı çıkamayacak duruma kadar getirebilmekte, ve hatta kimi insanlarda intihara kadar gidebilen bir durum haline gelebilmektedir. 

Söylediğimiz gibi depresyonun en büyük nedenleri olumsuz duygu, düşünce ve bakış açılarıdır. 

Kişi artık bir çıkmaz içinde olduğunuda düşünebilir. Ama aslında durum BÖYLE DEĞİLDİR. 

Gerçeklikte çıkmaz diye birşey yoktur. Her yol bir yere çıkar ancak yolun sonunu genellikle biz kendimiz belirleriz. İŞİN EN ÖNEMLİ NOKTASI İSE; Bu seçimi BİLİNÇLİ Mİ YAPIYORUZ? YOK SA BİLİNÇALTIMIZ MI YAPIYOR? FARKINDA OLMADAN YANİ BİLİNÇSİZCE ADETA BİLİNÇALTININ İÇİNDEKİ O OLUMSUZ KAYITLAR, DÜŞÜNCELER VE BAKIŞ AÇILARI BİZLERİ SÜRÜKLER. 

Ama buna izin vermemekte bizim elimizdedir.

SEÇİM!. İYİLEŞMEYİ SEÇİN!. KURTULMAYI SEÇİN!. BİLİNÇALTININ size yüklediği o olumsuz misyonları, bakış açılarını temizleyin. işte o zaman HAYATINIZ TÜMÜYLE DEĞİŞMEYE BAŞLAYACAKTIR. 




  
2706 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın